Osmanlı Döneminde Göynük

Osmanlı Saray defterinden alınan bilgilere göre döneminde Göynük Mahalle isimleri, günlük hayata, ekonomiye dair bilgileri daha önce okudunuz mu?

Göynük, Sakarya Nehrinin kollarından Göynük Suyu vadisinde kurulmuştur. Göynük
Suyu, Mudurnu ile Göynük arasındaki ormanlık dağlardan doğar, Göynük’den ve
Taraklı’dan geçerek batıya doğru akar ve Sakarya Nehrine karışır.

Göynük, dağlık ve tepelik, akarsuların derin vadiler açtığı bir araziyi içine almıştır.
Şehrin yüksekliği doğudan batıya doğru gidildikçe alçalır. İklimi oldukça sert olan Göynük’ün
kışları çok soğuk, yazları ise kurak ve sıcaktır.
Şehir orman bakımından zengindir. Öyle ki çevre illerin kereste ihtiyacını bile
karşılaşıyordu. E.Çelebi 75 dükkanın bulunduğunu ve bu dükkaniarda at çulu ile torba
imal edildiğini yazmaktadır. Ancak şehir kırsal bir niteliğe sahip küçük bir yerleşim yeridir.
Ekonomisi de büyük ölçüde tarıma dayalıdır. En çok tahıl ürünleri yetiştirilir. Meyvecilik ve
hayvancılık da büyük bir yer tutar.
Göynük Suyu’nun diğer bir adı da Taraklı Çayı’dır. Bu çay üzerinde pek çok su değirmeni
kurulmuştur.
Bölgeyi bir kış mevsimi ziyaret eden İbn-i Batuta karın yolları kapattığından sözetmektedir.
1572’de, Kandıra kazasına bağlı Kefken iskelesinde yeniden yapılması huyurulan 10 kıta
kadırga için gerekli kerestelerin sağlanması amacıyla Göynük, Yenice:-i Taraklu, Şile, Sabancı,
Akyazı, Konrapa, Bender, Ereğli, Geyve ve Akhisar kadılarına hüküm gönderilmiştir

Göynük kalesinin göğe yükselmiş bir kaya üzerinde bulunduğundan söz eden Evliya
Çelebi, kalenin Bursa tekfurlan tarafından yaptınldığını, 7ı2/13ı2 tarihinde Osman Gazi
tarafından fethedilerek, Bolu Sancağı topraklanna katıldığını; ancak kalesinin boş, harap ve
terkedilmiş olduğunu, “düzdar ve neferatı”nın bulunmadığını yazmaktadır.
Şehirde mimari açıdan önemli yapı örnekleri bulunmaktadır. Şehrin doğusunda 1331 1335
yıllarında Süleyman Paşa adına yapılan camilerden ilki olan Gazi Süleyman Paşa Camisi
bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı, kesme taştan, tek kubbeli ve tek millareli olan Gazi
Süleyman Paşa Camisi’nin avlusunda 1464’de kesme taştan yaptırılan altıgen planlı AkŞemseddin
Türbesi kurşun kubbeyle örtülüdür. Mezar, ilk dönem ahşap işçiliğinin güzel bir
örneğini oluştururken türbe, klasik üslup Osmanlı türbe mimarisine geçişin ince
örneklerindendir.
Ak-Şemseddin Türbesi’nin doğusunda :XV.yy’da yüksek bir set üstüne, sekizgen planlı
olarak kesme taştan yapılan Ömer Sekkin Türbesi bulunmaktadır. Türbenin kuzeyinde iki
sütuna oturan kemerli ve kubbeli bir sundurması vardır. Türbeyi kurşun kaplı küçük bir kubbe
örtmektedir. Klasik Osmanlı türbe mimarisinin önemli örneklerindendir.
Süleyman Paşa Camisi’nin kuzeydoğusundaki düzlükte ise XIV.yy’da yapılmış olan
Süleyman Paşa Hamarnı vardır. Çifte hamam biçimindeki bu yapı, yüksek ve çok köşeli kubbe
kasnağıyla dikkati çeker. Harnarnda kadın ve erkekler için ayn bölümler vardır.
Rum tarihlerinde kaleye “Aleksandr Anos” dendiğini; Osmanlı egemenliğinde ise torba
imalatından dolayı “Torbalı Göynük” veya “Torbalı Gölyük” dendiğini belirtmektedir (E.
Çelebi, s.677) ..
Şehrin köylerinde de Bizans döneminden kalma kilise, hamam kalıntılan, mezar yazıtlan
bulunmaktadır.
2-Mahalleleri
II.Bayezit Döneminde düzenlenen 892/1486 tarihli tahrire (10) göre Göynük’deki
mahalleler şunlardır:
1. Mahalle-i (adı yazılı değildir) (1 1 ).
2. Mahalle-i Hacı Alpi
3. Mahalle-i Babaylar/Mescid-i Yayabaşı İlyas (12)
4. Mahalle-i Babaylar-ı diğer/Ali Bey Mescidi Mahallesi (12).
5. Mahalle-i (adı yazılı değildir) (ll).
6. Mahalle-i Çeşme
7. Mahalle-i Şeyh Şemsüddin (13).
8. Mahalle-i Mescid-i Mukbil/Ak-Sunkur (12).
9. Mahalle-i Yenice.
937/1530 tarihli tahrirde diğer mahallelerin ismi aynen geçerken 892/1486 tarihli tahrirde ·
yer almayan iki mahallenin ismi de “Mahalle-i Cami” ve “Mahalle-i Mu’arrif’ olarak
geçmektedir (T.D.Nr. 166). Mahallelerin sayısında bir artış olmadığına göre önceki tahrirde
ismi yazılı olmayan mahalleler büyük ihtimalle bu mahallelerdir.
Bir islam ülkesi olan Osmanlı Devleti’nde mahalleler genellikle bir mescidin etrafında aynı
inanca sahip, birbirini tanıyan ve dayanışma içinde bulunan insanlardan oluşmuş; (Özer
Ergenç, “Osmanlı Şehirlerindeki Yönetim Kurumlannın Niteliği Üzerinde Bazı Düşünceler”,
VIIL Türk Tarih Kongresi( Ankara 11-15 Ekim 1976) Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara,
1981, II, s. 1270) ve bazende yukanda görüldüğü gibi o mescidin adıyla anılmıştır.
(13) Bu mahallede bulunan imam veled-i Hacı Bedrüddin, cüz’han (namazlardan önce veya
sonra Kur’an-ı Kerim’den birer cüz okuyan kimseye verilen addır. Bkz.Ali Himmet Berki,
Vakıjlara Dair lstılah ve Tabir/er, Ankara, 1966) Ali veled-i Mehmed,Derviş Muhiddin ve
Hasun adlı kişilerin AkŞemseddin hazretlerinin yakınları olduğundan, Fatih Sultan. Mehmed
tarafından kendilerine muafiname verildiği belirtilmektedir (T.D.Nr.23).
Kanuni Sultan Süleyman döneminde düzenlenen 937/1530 tarihli tahrirde (14), yine 9
mahalle kayıtlıdır ve hepsinin isimleri belirtilmiştir:
1. Mahalle-i Cami
2. Mahalle-i Babaylar/Mescid-i Yayabaşı İlyas
3. Mahalle-i Babaylar/Ali Beğ Mescidi
4. Mahalle-i Hacı Alpi
5. Mahalle-i Mu’arrif
6. Mahalle-i Çeşme
7. Mahalle-i Şeyh Şemsüddin (15).
8. Mahalle-iMescid-i Mukbil
9. Mahalle-i Yenice.
II.Selim (1566-1574) döneminde düzenlenen 981/1573 tarihli tahrirde (16) ıse,
Göynük’ün mahalleleri şöyle belirtilmiştir:
1. Mahalle-i (adı yazılı değildir).
2. Mahalle-i Babaylar/Yayabaşı
3. Mahalle-i Babaylar/Ali Beğ
4. Mahalle-i Hacı Alpi
5. Mahalle-iMescid-i Mu’arrif
6. Mahalle-i Çeşme
7. Mahalle-iMescid-i Şeyh Şemsüddin
Ak-Şemseddin hazretlerinin dervişlerinin muaf olageldiği belirtilerek; bu mahallede 23
nefer yazılmıştır.
8. Mahalle-i Mescid-i Şıhlar
9. Mahalle-iMescidi Yenice.
Görüldüğü gibi Göynük’ün mahallelerinin çoğu bir mescid etrafında toplanmıştır.
Bunların bir kısmı mescidin adıyla, bir kısmı da o mescidi yaptıran şahsın adıyla anılmıştır.
Bazı malıailelerin ise iki ismi vardır. Örneğin “Babaylar Mahallesi”nin diğer adı “Mescid-i
Yayabaşı İlyas” dır. Diğer “Babaylar Mahallesi” ise “Ali Beğ Mescidi Mahallesi” olarak
anılmaktadır. Aynı şekilde “Mescid-i Mukbil” mahallesinin diğer adı da “Ak-Sunkur”dur.
“Yenice” adı verilmiş olan mahallenin ise sonradan oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Ancak
bundan sonra II.Bayezit döneminden II.Selim dönemine gelinceye kadar mahalle sayısında bir
artış gözlenmemiştir. Yalnızca mahallelerin isimlerinde bazı küçük değişiklikler
olmuştur.Ömeğin önceki iki sayunda “Mescid-i Mukbil” adıyla geçen mahalle son sayunda
“Mescid-i Şıhlar” adıyla geçmektedir.
“Nefs-i Göynük” 9 mahalleden oluşan küçük bir yerleşim yeridir (17). XVI.yy’ın
başından aynı yüzyılın sonuna kadar mahalle sayısında bir artışın olmayışı da dışa açılırnın
fazla olmadığını göstermektedir. Şehirde büyük bir sanayi potansiyeli olmadığı gözönünde
tutulursa, halkın tarun ve küçük çapta ticaret yaparak geçimini sağladığı anlaşılmaktadır.
Evliya Çelebi şehirde 75 dükkanın bulunduğunu ve bunların çoğunda at çulu ve torba
yapıldığını yazmaktadır. İbn-i Batuta da safran ticaretinin yoğun olarak yapıldığından
(17) Evliya Çelebi seyahatnamesinde şehrin 8 mahalleden oluştuğunu yazmaktadır (Bkz.Evliya
Çelebi, s.677). Ancak malıailelerin isimlerini belirtmemiştir. Bununla birlikte sonradan
oluşturulmuş olan mahallenin Yenice ismi verilmiş olan “Mescid-i Yenice Mahallesi”
olabileceği ihtimali kuvvetlidir. Günümüzde ise Göynük altı mahalleden oluşmaktadır. XVI. yy’
dan bu yana hala aynı ismi taşıyan mahalleler vardır. Göynük mahalleleri şunlardır: Hacı Abdi
(Hacı Alpi), Sofu Ali (Ali Bey Mescidi), Çeşme (Çeşme), Kepkebir (Şeyh Şemsüddin), Cuma
(Ak-sungur), Yenice (Yenice).söz etmiştir . Dolayısıyla tüccarlann uğrak bir yeri olmasına rağmen büyük bir gelişme
gösterememiş; içine kapalı yapısıyla küçük bir yerleşim birimi olma özelliğini korumuştur.

Hane Mücerred
1486 1530 1573 1486 1530 1573
1. Cami (20) 20 26 45 ı 45 46
2. Hacı Alpi 22 24 45 ı 12 57
3. Babaylar.Mescid-i 34 33 35 3 19 42
Yayabaşı İlyas (21)
4. Babaylar/Ali Beğ 19 15 17 8 25
Mescidi (22)
5. Mu’arrif (23) 26 18 12 7 13
6. Çeşme 58 64 49 10 20 51
7. Şeyh Şemsüddin (24) 14 –* 18 23
8. Mescid-i Mukbil/- 13 2 lO lO
Ak-Sunkur/Şıhlar (25)
9. Yenice 33 36 42 5 16 53
293 218
TOPLAM + 273 28 90 320
*( 23 nefer )
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi 1486 tarihli tahrirde toplam hane sayısı 239, mücerred
sayısı ise 28’dir. Bu tahrirde Şeyh Şemsüddin mahallesinde bulunan İmam Veied-i Hacı
Bedrüddin, Cüzhan Ali Veled-i Mehmed, Derviş Muhiddin ve Hasun adlı kişilerin Fatih Sultan
Mehmed’den muafuarneleri olduğu belirtilmektedir (26).
Aynca yine aynı tahrirde Zeamet-i Göynük’ün, Göynük Subaşısı Seydi Beğ’in oğlu
Umura verildiği: ancak Seydi Beğ’in hayatta olması nedeniyle oğluyla birlikte eşmesi için
(20) 1486 tahrifinde ve 1573 tahririnde bu mahallelerin ismi yazılı değildir. Ancak sekenesi
kayıtlı dır.
(21) 1530 tahrifinde bu mahallede ı imam da kayıtlıdır(T.D.Nr.l66).
(22) Bu mahallede de aynı tahrirde ı imam kayıtlıdır.
(23) 1486 tahrifinde bu mahallenin ismi yazılı değildir (T.D. Nr.23).
(24) 1530 tahrifinde bu mahallenin hane ve mücerred sayısı belirtilmeyerek 23 Nefer kayıtlıdır
(T.D. Nr.l66).
(25) .1530 tahrifinde bu mahalle de ı imam ile ı müezzin de kayıtlıdır.
(26) T.D. Nr.23.
38
herat-ı hümayun verildiği kayıtlıdır.
1530 tarihli tahrirde toplam 2ı8 hane, 90 mücerred dışında 23 nefer, 3 imam ve ı
müezzin kayıtlıdır (27). Bu tahrirde de şehirde yaşayan Ak-Şemseddin hazretlerinin
dervişlerinin vergi muafiyetine sahip olduğu belirtilmektedir.
1573 tarihli tahrire göre ise şehirde 273 hane, 320 mücerred bulunmaktadır. AkŞemseddin’in
dervişlerinin vergi muafiyetleri de devam etmektedir (28).
Tabloda, II.Bayezit döneminde yapılan tahrirle Kanuni döneminde yapılan tahrir arasında
hane sayısının bazı mahallelerde azalması dikkati çekmektedir. Örneğin, Babaylar/Mescid-i
Yayabaşı İlyas Mahallesinde 1486 tahrifinde 34 haneden 1530 tahrifinde 33 haneye (ve 1
imam); Babaylar/Ali Beğ Mescidi Mahallesinde 19 haneden 15 haneye (ve ı imam); Mu’arrif
Mahallesinde 26 haneden 18 haneye;Mescid-i Mukbili Ak-Sunkuri Şıhlar Mahallesinde 13
haneden 2 haneye (ve 1 imam-l müezzin) düşmüştür. Şeyh Şemsüddin Mahallesinde ise 14
hane sa}ılmışken bir sonraki tahrirde hane ve mücerred kayd edilmeyerek 23 nefer yazılmıştır.
Malıailelerin hane sayılanndaki bu azalışı ölüm oranının yüksekliği ile açıklamak
yetersizdir. 1486 tahriri ile 1530 tahriri arasında 44 yıl geçmiştir.
Diğer taraftan II.Bayezit Döneminde yapılan tahrirden sonra ı509 yılında Anadolu’da 45
gün süren bir zelzele oldu. İstanbul’da 1 OO’den fazla cami ile 1. OOO’den fazla evin yıkılınası ve
zelzelenin Çorum’da bile hasara yol açması, şiddetinin büyüklüğü hakkında bir fikir vermektedir
(29). Bu zelzele sırasında Göynük’de de can kaybı olabileceği ihtimali akla gelmektedir.
(27) T.D. Nr.ı66.
(28) Barkan-Meriçli, s.502.
(29) Solakzade bu zelzeleyi “Kıyamet-i Sagri” olarak nitelendirmektedir (Solakzade, Solakzade
Tarihi, İstanbul, 1297, s.321).
39
Kanuni ile II. Selim Döneminde düzenlenen tahrirleri karşılaştırdığımızda Mu’arrif ve
Çeşme mahallelerinin dışında diğer mahallelerin hanelerinde artış gözlenmektedir. Bazı
mahallelerin hanelerinin iki kat arttığı görülmektedir. Mücerredlerin sayısındaki artış ise çok
daha fazladır. Yenice Mahallesinde mücerred sayısı 16’dan 53’e; Çeşme Mahallesinde 20’den
5 l’e; Hacı Alpi Mahallesinde 12’den 57′ ye; Cami Mahallesinde 15’den 46’ya çıkmıştır. Aradan
geçen 43 yıl içinde meydana gelen bu artışı ise doğum oranının yüksekliği ile açıklayarnayız. O
halde şehre bir mikdar göçmenin geldiği düşünülebilir. Osmanlı’nın üçlü yol sisteminde orta
kolu oluşturan yolun (30) Göynük’den de geçtiği gözönünde tutulursa; nüfus artışında bunun da
etkili olabileceği akla yatkın gelmektedir. Tüccarların uğrak bir yeri olduğuna göre, ticaretle
uğraşaniann şehre gelip yerleşmiş olmalan da mümkündür.
Dikkati çeken bir diğer nokta da mahallelerde gayrimüslim nüfusa rastlanılmayışıdır.
Oysa 14.yy başlarında Göynük’e gelen İbn-i Batuta burada “Rumlara hükmeden müslimiynin
ikarnet ettiği bir haneden başka islam menzilinin” bulunmadığını belirtirken (3 1 ), ay11.ı yiL~11ın
sonlannda İstanbul’da oluşturulan Türk ve müslüman mahallenin nüfusu buradan getirilmiştir.
Evli ya Çelebi de seyahatnamesinde Göynük’de “Yahudi ve Rumdan eser yok” diye
sözetmektedir (32). Tahrir defterlerinde hane sayısı hakkında verilen rakama, kadı, askeri ve
idari zümre mensupları, şehirdeki saray hizmetiileri dahil değildir. Defterlere vergi verecek çağa
gelen evli, bekar, dul, göçebe, köylü ve şehirli her aile, babasının adıyla yazılıyor ve bu bir hane
kabul ediliyordu. Buradan hareketle hane sayısını “5” katsayı ile (33) çarparak, şehrin tahmini
nüfusunu hesaplayabiliriz. Buna göre;
(30) Orta kol,Üsküdar’dan başlayarak Gebze, İzmit, Sapanca, Geyve,Göynük,Bolu,Gerede
yoluyla devarn ediyordu. Yusuf Halaçoğlu, XVIIL Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun
İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara, 1991, s.96, dipnot 647.
(3 1) İbn-i Batuta, s.345.
(32) Evliya Çelebi, s.678.+
(33) Bkz.Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografı Araştırmalan ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat
Mecmuası, 10-11 (İstanbul, 1953), s.l2.
40
– ı486 tahrifinde toplam 239 hanenin tahmini nüfusu: 239×5=ı ı95+28 mücerred
– ı530 tahririnde toplam 2ı8 hanenin tahmini nüfusu: 2ı8×5=ı090+23 nefer+90 mücerred.
– ı573 tahrifinde toplam 273 hanenin tahmini nüfusu: 273×5=1365+320 mücerred.
Ancak, defterlerde gösterilmeyen yönetici ve görevlileri de hesaba katarsak; nüfus her
zaman için defterdeverilen rakamdan fazla olacaktır. Vergi muafiyetine sahip bu zümreler için
nüfusun % ı5’i kadar bir pay ilave etmek gerekmektedir (34).
ı486 tahrifine göre; 1195 x% ı5 = 179
2 türbe + ı cami = 3 x 5 = ı 5
Toplaı’ll 1195+194 = 1389+28 (Mücerred)=l417
1530 tahririne göre; (1090+23) x% 15 = 166
Türbe ve cami görevlileri= 15
Toplam 1113+181 · = 1294+90 (Mücerred)=l384
1573 tahrifine göre; 1365 x% ı5 = 204
Türbe ve cami görevlileri= 15
(34) Halime Doğru, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, İstanbul, ı992, s.53’de
Eskişehir’in nüfusuyla ilgili; Emecen s.57’de Manisa şehrinin nüfusuyla ilgili.
41
Toplam 1365+219 = 1584+320(Mücerred)=l904
Görüldüğü gibi XVI.yy boyunca Göynük şehri nüfus itibariyla küçük bir yerleşim yeri
görünümündedir (35).
B-YENİCE-İ TARAKLI KENTİNİN FiZİKİ YAPlSI, MAHALLELERİ VE NÜFUSU
I-Fiziki Yapısı
Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz Bölümünde yer alan Taraklı, günümüzde Sakarya
iline bağlı bir ilçedir.
Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma tarihi eser kalıntıları açısından zengin bir yer
olan Taraklı, Orhan Gazi zamanında alınarak Osmanlı topraklarına katıldı (36).
Osman Gazi Sakarya Nehri’nin batısındaki yerlerin fethiyle Akçakoca’yı, doğusundaki
yerlerin fethiyle de Konuralp’i görevlendirdi, 1326’da bu yerler fethedildikten sonra da Sakarya
Nehrinin batısı Kocaeli, doğusu da Konuralp diye anılmaya başlandı.İzmit’in fethinden sonra
Sakarya havalisi, Kocaeli Sancağı haline getirildi (37). Yenice-i Taraklı da bu Sancak içinde
yer alıyordu. 1867 Vilayet Nizamnamesiyle Kocaeli Sancağı, Hüdavendigar Vilayetine
(35) Aynı tarihlerde Eskişehir’in tahmini nüfusu; Kanuni zamanında 1034, lLSelim
zamanında 3034’dür (Doğru, s.53); Kütahya şehrinin tahmini nüfusu Kanuni zamanında, 4972;
II. Selim zamanında ise 7725’dir. (Mustafa Çetin Varlık, “XVI. yy’da Kütahya Şehri”, V/IL
Türk Tarih Kongresi (Ankara 11-15 Ekim 1976) Kongreye Sunulan Bildiriler, C.II,
Ankara, 1981, s.l490.) Manisa şehrinin tahmini nüfusu ise; Kanuni zamanında, 6496, II.
Selim zamanında ise 8245’dir(Emecen,.S.S5).
(36) Bkz. s.ll-15.
(37) S.İ.Y., 1967, s.61.
42
bağlandı (38).
Taraklı :
Sakarya ilinin, Geyve ilçesine bağlı olan Taraklı (39), Bolu dağlannın Geyve
çukurluğunda meydana getirdiği Pamukova düzlüğünde kurulmuştur.
Evliya Çelebi Yenice-i Taraklı kalesinin Bursa tekfuru tarafından yaptınldığını, ancak
viran bir halde olduğunu; kasabasının ise bağlı, bahçeli, akarsulu bir dere (40) içinde, 500
kadar marnur evli şirin bir yer olduğunu, derenin kasabanın içinden aktıktan sonra diğer bir
nehir aracılığla Sakarya’ya karıştığını yazmaktadır ( 41 ).
Bölge iklim olarak Karadeniz kıyılarının doğuya doğru gidildikçe kuzeye has karekter
kazanan iklimi ile Akdeniz ikliminin bir varyansını oluşturur. Yaz kuraklığının devamlı
olmaması, iklimini Karadenize yaklaştırırken, yağışlann bazı yıllarda çok az olması da geçiş
sahasında olduğunu göstermektedir (42).
Dağlan şimşir ağaçlanyla kaplı ormanlık bir yer olan Yenice-i Taraklı’dan çe>Te şehir ve
kasabaların kereste ihtiyacı karşılandığı gibi (43) işlenerek Arap ve Acem’e de gönderiliyordu
(44). Çok sayıda dükkanın bulunduğundan söz eden Evliya Çelebi, bu dükkanlarda, kaşık ve
(38) Bu dönemde Hüdavendigar Vilayetinin 5 sancağı vardı: Merkez, Karesi, Karahisar-ı
Sahip, Kütahya, Kocaeli. Hüdavendigar Vilayeti ise Anadolu Eyaleti içinde yer alıyordu.
(39) Geyve’ye bağlı bir bucak olan Taraklı 1987 yılında ilçe haline getirilmiştir.
(40) Bu dere Aşağı Sakarya’nın bir kolu olan Göynük Suyu’dur. Buna Taraklı Çayı da denir.
(43) 1572’de Kandın kazasına bağlı Kefken iskelesinde yapılacak 10 kıta kadırga için kereste
ihtiyacını karşılamak amacıyla bazı kazaların kadılanna hüküm gönderilmiştir. Bu kazalardan
biri de Yenice-i Taraklu kazasıdır(Konrapa, s.236-M.D.Nr.l8 26 Şevval 979).
(44) Evliya Çelebi, s.680.
43
tarak imal edildiğini belirtmektedir ( 45).
Yenice-i Taraklı’nın merkezinde ve köylerinde Bizans döneminden kalma kilise, kale,
mezar, sütun başlıkları, su kemerleri gibi tarihi eser kalıntıları bulunmaktadır.
Çarşı içindeki camii (46), “Cami-i Kebir” olarak da geçen Yunus Paşa Camii’dir (47).
Oldukça güzel olan bu cami halen ibadete açıktır.
Evliya Çelebi’nin 7 mahallesi olduğunu yazdığı (48) Taraklı’da II.Bayezid Dönemi
tahrifinde 3, Kanuni ve II.Selim Dönemi tahriflerinde ise 5 mahalle kayıtlıdır (49).
II.Bayezit zamanında düzenlenen 1486 tarihli tahrire göre Yenice-i Taraklu’nun
mahalleleri şunlardır (50):
1. Mahalle-i Hacı Murad
2. Mahalle-i Kadı
3. Mahalle-i Hacı Ahlüddin
Kanuni Sultan Süleyman zamanında düzenlenen 1530 tarihli tahrirde ise şu mahalleler
(45) Taraklı ismi de buradan gelmektedir. Bkz. Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi,
Mütercim: Mehrned Ata, İstanbul, 1329, C.I (699-803),s.l05;E. Çelebi, s.680.
(46) Evliya Çelebi, s.680.
(47) Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Seferine giderken burada kışlayan veziri Yunus Paşa
tarafından yaptırılrnıştır.
(48) Evliya Çelebi, s.680.
(49) T.D. Nr. 166; Nr.23; Barkan-Meriçli, s.341.
(50) T.D. Nr.23.
44
kayıtlıdır (5 1):
1. Mahalle-i Hacı Murad
2. Mahalle-i Kadı (52)
3. Mahalle-i Yusufcuk
4. Mahalle-i Hacı Alaüddin (52)
5. Mahalle-i Hatib
lLSelim zamanında düzenlenen 1573 tarihli tahrire göre Yenice-i Taraklu’nun mahalleleri
şunlardır ( 5 3):
1. Mahalle-i Hacı Murad
2. Mahalle-i Hatip
3. Mahalle-i Cami-i Şerif
4. Malıalle-i Hisar
5. Mahalle-i Yusufcuk
Mahalle adlannın çoğunun şahıs adı olması dikkati çekmektedir. Yine Göynük’de olduğu
gibi mahalleler genellikle bir cami veya mescid etrafında toplanmış ve onlann ismiyle
anılmıştır. Cami-i Şerifismini taşıyan mahalle buna güzel bir ömek.1ir.
II.Bayezit zamanında düzenlenen tahrirde 3 mahalle kayıtlı olmasına karşın, Kanuni
dönemine gelindiğinde mahalle sayısı 5’e çıkmış; yeni mahalleler kurulmuştur. Mahalle-i
Yusufcuk 5 hane ile yeni kurulan mahallelerden biridir. Diğeri de Mahalle-i Hatib’dir.
(51) T.D. Nr.l66.
(52) lLSelim dönemi tahririnde· Kadı ve Hacı ‘AHiüddin malıalelerinin isimleri kayıtlı değildir.
Bunlann yerine Cami-i Şerif ve Hisar mahalleleri kayıtlıdır. Hane sayılan dikkate alındığında
Kadı mahallesini Cami-i Şerif; Hacı ‘Alaüddin mahallesini de Hisar mahallesi karşılamaktadır.
(53) Barkan-Meriçli, s.341.
45
1486 tahriri ile 1530 tahriri arasında geçen 44 yıllık bir süre içinde iki yeni mahallenin
kurulmuş olması, buraya dışarıdan göç olduğunu düşündürmektedir. Ormanlık dağları, iklimi,
deresi, tarıma elverişli toprakları ve ticari yolu ile göçmen çeken bir görünüme sahiptir.
Son iki tahrirde mahalle sayısında herhangi bir değişiklik olmamakla birlikte, isimlerinde
bazı küçük değişiklikler görülmektedir. Örneğin; 1486 ve 1530 tahTirlerinde Kadı ismiyle geçen
mahalle, 1573 tarihli tahrirde Cami-i Şerif, Hacı Alaüddin ismiyle geçen mahalle de Hisar
olarak değişmiştir.
Görüldüğü gibi Yenice-i Taraklu 5 mahalleden oluşan küçük ve şirin bir yerleşim
yeridir. II.Bayezit döneminden sonra büyük bir gelişme göstermiş; daha sonra sakin bir yaşam
sürmüştür. Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hay-vancılığa dayalı olan Yenice-i Taraklu da
küçük çaptaticarette yapılıyor ve bu sakin geçen yaşamı bir ölçüde canlandırıyordu.
3-Nüfusu Tablo-IIMahallesi
Hane Mücerred
1486 1530 1573 1486 1530 1573
1. Hacı Murad (54) 21 23 50 8 17 75
2. Kadı/Cami-i Şerif (54) 17 9 24 13 ll 25
3. Hacı Alaüddin!Hisar (54) 14 18 55 6 26 28
4. Yusufçuk (55) 5 32 ll 38
5. Hatib (55) ll 16 12 16
TOPLAM 52 66 177 27 78 182
(54) Bu mahallelerde 1486 ve 1530 tahTirlerinde birer imam kayıtlıdır (T.D. Nr.23). Hacı
Murad mahallesi günümüz Taraklı’sında da aynı adı taşımaktır. Cami-i şerif mahallesi ise Ulu
Cami olarak devam etmektedir. Hisar mahallesi de Ulu Cami mahallesi içinde kalmıştır.
(55) 1530 tahririnde bu mahallelerde de birer imam kayıtlıdır (T.D. Nr.23). Yusufcuk
günümüz Taraklı’sında Yusuf Bey mahallesi olarak kaşımıza çıkmaktadır. Hatib mahallesine
ise rastlanmamaktadır.
46
Kadı mahallesi dışında kentin mahallelerinde, hane ve mücerred sayılannda sürekli artış
olmuştur. Kadı mahallesinde ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan tahrirde hane ve
mücerred sayılarında düşüş gözlenmektedir. Aynı dönemde Göynük şehrinin bazı
mahallelerinde de bir düşüşe rastlanmaktadır. Bununla birlikte, diğer mahallelerde artış
gözlenmektedir.
Kanuni zamanında düzenlenen tahrirde 5 hane ile küçük bir mahalle olan Yusufcuk (56),
lLSelim zamanında düzenlenen tahrirde 32 haneye yükselerek, aradan geçen 43 yılda 26 hane
birden artmıştır. Yine Kanuni dönemi tahririnde 18 haneli Hacı AHiüddin mahallesinde,
II.Selim dönemi tahririnde 55 hane kayıtlıdır. Hacı Murad mahallesi de 24 haneden 50 haneye
yükselmiştir.
Görüldüğü gibi Kanuni döneminden lLSelim dönemine gelindiğinde büyük bir nüfus
artışı ile karşılaşılmaktadır. Tahrirlerdeki bu rakamlar, buraya çok say:da göçmerıin gelerek
yerleşmiş olabileceğini düşündürmektedir.
Şehirde 200 dükkanın ve 5 hanın bulunması (57), ekonomik yaşamın canlılığını
göstermektedir. Haniann varlığı, şehrin, ticari yollann geçtiği bir mevzide olduğunu ve ticari
potansiyele sahip bulunduğunu göstermektedir. O halde şehrin bu özelliği de dışandan göçmen
çekmiş olabilir. Bu arada tüccarlann da şehre gelip yerleşmiş olabileceği ihtimalini gözden
uzak tutmamak gerekir.
Dükkanlarda daha çok kaşık ve tarak imal ediliyor ve bunun ticareti yapılıyordu. Kereste
ve çeşitli işlenmiş orman ürünlerinin yanısıra tanm ürünleri de Taraklı’nın ekonomik
yaşamında önemli bir yer tutuyordu.
(56) T.D. Nr. 166.
(57) Evliya Çelebi, s.680. Evliya Çelebi’nin verdiği bu rakamlan kuşkuyla karşılamak gerekir.
47
Diğer taraftan mahallelerin isimlerinden de anlaşılacağı gibi, defterlerde gayr-ı müslim
nüfusa rastlanmayışı bölgenin fetihten kısa süre sonra Türkleştiğini ve islamiaştığını
göstermektedir (58).
Şehirde oturanların tahmini nüfusunu hesaplamaya gelince; bir hanede 5 kişinin
bulunduğunu varsayarsak (59):
– 1486 tahrifinde toplam 52 hanenin tahmini nüfusu: 52×5=260+27 Mücerred
– 1530 tahririnde toplam 66 hanenin tahmini nüfusu: 66×5=330+78 Mücerred
– 1573 tahririnde toplam 177 hanenin tahmini nüfusu: 177×5=885+ ı 82 Mücerred.
Şehirdeki yönetici, kapu halkı v.b. vergi muafiyetine sahip kimselerin toplam nlli-‘lıs içinde
% 15’lik bir yer tuttuğunu varsayarsak (60):
1486 tahririne göre; 260 x% 15 = 39
(58) Tüm Sakarya havalİsinin fethi 1326 tarihinde tamamlanmıştır. XIV.yy başlarında
tamamen gayr-i müslim nüfusla dolu olaİı bölge aynı yüzyılın ikinci yansında Türkleşmeye ve
islamiaşmaya başlamıştır. 1396 yılında İstanbul’da bir Türk ve islam mahallesi kurulduğunda,
bu mahallenin halkı, Yenice-i Taraklı ve Göynük’den getirilmişti ( Solakzade, s.65;
Aşıkpaşazade, s.68; Neşri, s.331).
(59) Barkan, “Tarihi Demografı Araştırmalan”, s.12. Bu konu hakkında daha geniş bilgi için
bkz.Nejat Göyünç, “Hane Deyimi Hakkında”, i Ü.E.F.T.D., İ.H. Uzunçarşılı, Hatıra Sayısı,
32 (İstanbul, 1979), s.33 ı -348.
(60) Göyünç, XVI.Yüzyılda Güneydoğu Anadolu’nun Ekonomik Durumu”, Türkiye İktisat
Tarihi Semineri, Metinler Tartışmalar, Ankara, 1975, s.73.
48
Toplam :260+39 = 299 + 27(Mücerred) = 326
1530 tahririne göre; 330 x% 15 = 49
Toplam :330+49 = 379+78(Mücerred) = 457
1573 tahririne göre; 885 x% 15 = 132
Toplam 885+132 = 1017+182(Mücerred) = 1199
Görüldüğü gibi Yenice-i Taraklı XVI.yy başlarında oldukça az nüfusa sahip bir kent
görünümündedir. Aynı yüzyılın ikinci yarısında hissedilir derecede bir nüfus artışı olmakla
birlikte; aynı tarihlerde diğer şehirlerin nüfuslanyla karşılaştınldığımızda bu rakam da oldukça
küçük kalmaktadır (61).
Sonuç olarak, Yenice-i Taraklı kenti, nüfus itibanyla XVI.yy boyunca sakin bir yapıya
sahip olmuş küçük bir kasaba görünümündedir.
(61) Aynı tarihlerde Göynük’ün nüfusu: 1486 tahririnde 1389.25; 1530 tahririnde 1294.95;
1573 tahririnde 1584. 75’dir.
Anadolu Üniversitesi
Merkez Kfit.f.lr:~a1,.~
II-GÖYNÜK VE YENİCE-İ TARAKLU KENTLERİNİN EKONOMİK YAPISI
A-GÖYNÜK KENTİNİN EKONOMİKYAPISI
49
Osmanlı üçlü yol sisteminde orta kolu oluşturan yolun Göynük’den de geçmesi,
Göynük’ün ekonomik önemini arttınyordu. Ticari ve askeri önemi olan bu yolu, İbn-i Batuta da
izlemiştir(62).
Ancak Göynük’ün ekonomisinin temelini tarım oluşturuyordu. XIV.yy’da safran ticareti
yoğun olarak yapılmaktaydı. Bu ticaret dolayısıyla Göynük tüccarların uğrak yeriydi. Daha
sonraki yüzyıllarda bağcılık ve arınancılık da gelişti. Çevre iliere kereste ve orman ürünleri
gönderilmeye başlandı. Bütün bunlara rağmen şehir, tarımsal üretime dayalı küçük bir yerleşim
yeri görünümündeydi. Ekonomik yaşam da oldukça sakindi.
Tanmalanında üretilen ürünlerin başında tahıl geliyordu. Aynca safran üretimi, bağcılık
ve ancılık da yaygın olarak yapılıyordu.
Ticaret ise daha çok haftanın belirli günlerinde kurulan pazarlarda yoğunlaşmıştı. Bu
pazarlardan alınan “B~ic-ı hazar” (63), ticaretin hacmi hakkında bir fıkir vermektedir.
(62) İbn-i Batuta Bolu Sancağındaki seyahatinde, Göynük-Mudumu-Bolu -Gerede yolunu
izlemiştir. Bkz. İbn-i Batuta, Seyahatname-i İbn-i Batuta, Mütercim: Mehmed Şerif,
İstanbul, 1333-1335, C.I-II, s.345 v.d.
(63) B~ic-ı Pazar: Yalnız pazarlarda satılan eşyadan, mikdarına göre belirli oranlarda alınan bir
muamele vergisidir (İnalcık, Suret-i Defter-i Sancak-i Arnavid, s.XXVII). “Taşradan
müslüman ve kafır gelüb kebe ve kepenek ve gön ve yün ve bal ve yağ ve bunlara benzer her ne
getürüb satılsa, kırk akçede bir akçe alına. Ve kumaş yükünden ve bez ve iplik ve çuka ve
kettan ve penbe ve kalay ve kurşun ve bunlara benzer ne varsa, yükde iki akçe alına. Ve
turvende yemiş yükünden bir akçe alına … ” (Bkz. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri
ve Hukuki Tahlilleri 2.Kitap ILBayezid Devri Kanunnameleri, İstanbul, 1990, s.50). Bu
verginin konulmasıyla ilgili olarak bkz. Aşıkpaşazade, s. 19 v. d.
50
Genel olarak Bac-ı pazan fazla olan pazar büyük, az olan pazarın ise küçük bir pazar olduğu
söylenebilir (64).
Pazar yerinden toplanan vergiler arasında hac-ı pazar’dan başka ihtisap vergisi de
bulunuyordu. Bu vergi kadının emrinde bulunan, pazar yerinde asayişi sağlamakla görevli
“Muhtesip” veya “İhtisap Ağası” denilen memur tarafından toplanırdı. Bu memur görevini
genellikle iltizam olarak üstlendiğinden, pazarlarda satılan eşyalardan alınan ihtisap rüsumunu
kendi adına toplar, esnafı denetler (65), fıyatlan kontrol ederdi (66).
Aynı dönemde alınan bir diğer vergi çeşidi de “resm-i keyl” idi (67).
Pazarda başta tahıl olmak üzere, diğer tanm ürünleri ve çeşitli mallar satışa
sunuluyordu. Kent pazan, köyde oturup, ücretini ayn1 olarak olan resmi görevlilere hizmet
veriyordu. Reaya ayru olarak ödediği ve kendi geçimi için ayırdığı üründen arta kalanını pazara
taşımakla yükümlüydü. Ancak pazann bir günlük yolculuktan uzak olmaması gerekiyordu.
Sipahinin reayadan, bir günlük yolculuktan uzak bir pazara gitmesini istemeye hakkı yoktu
(68). Pazarda satılan ürünlerin başında buğday, arpa ve yulaf geliyordu. Aynca
(64) Doğru, s.63 v.d., Göynük’ün bac-ı pazan, resm-i kassabla birlikte kaydedilmiştir. 1486
tahririnde, 2950; 1530’da 1600; 1573’de ise 635’dir (T.D. Nr.23; Meriçli, s.508).
(65) Barkan, “XV.Asnn Sonunda Bazı Büyük Şehirlerde Eşya ve Yiyecek Fiyatlannın Tesbit
ve Teftişi Hususlannı Tanzim Eden Kanunlar-I” Tarih Vesikaları, 1(1941), s.347.
(66) Mubahat Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesi ve 1640 tarihli Narh Defteri,
İstanbul, 1983, s.20 v.d.
(67) Göynük’ün resm-i keyl’i; 1486’da 700, 1530’da 500, 1573’de 200’dür. Bkz. Tablo-III-
(68) Suraiya Faroghi, “XVI.Yüzyılda Batı ve Güney Sancaklannda Belirli Aralıklarla Kurulan
Pazarlar: İçil, Hamid, Karahisar-ı Sahib, Kütahya, Aydın, Menteşe”, Gelişme Dergisi,
!(Ankara 1978), s.44; Barkan, Kanunlar I, s.l31.
51
bağ, bostan ve bahçe tanını da yaygın olduğundan, buralarda üretilen meyveler de pazarda
satışa sunuluyordu. Defterde bir meyhanenin kayıtlı bulunması (69), üzüm üretiminin büyük
boyutlarda olduğunu göstermektedir.
Pazara getirilen bir diğer ürün de baldır. Ösr-i kovan (70) mikdan aneılığın da oldukça
yaygın olduğunu göstermektedir.
Bunlann yanısıra hayvancılığın özellikle koyun besleyiciliğinin yapıldığı Göynük’de
pazara hayvansal ürünler de getiriliyordu.
Şehirdeki han, kervansaray gibi tüccar ve yolculann konakladığı yerler, alış-verişi
canlandırmaktadır. Defterde Halil oğlu Aslıhan Bey’in Göynük’de bağçe adlı bir yerde bir
kervansaray yaptırarak 20 akçeye mukataaya verdiği kayıtlıdır (71 ).
Arka sayfada şehre ait vergi gelir kategorileri gösterilmiştir:
{69) “Elhalet-i hazibi şehirden taşra bir mevzi’de satılur imiş” (T.D. Nr.23). II.Bayezid
dönemine ait 913/1507 tarihli içki yasaknamesine rağmen, 1486 tahrifinde kayıtlı olan bu
meyhane, 1530 tarihli tahrirde yine kayıtlıdır (Bkz. Tablo-III-). Yasaknamenin metni için bkz.
Akgündüz, 2.Kitap, s.232 v.d.
(70) Öşr-i kovan: Ancılıkla uğraşan köylüden yılda bir kere ve kovan başına eyaletin kanununa
göre alınan vergidir (Sofyalı Ali Çavuş Kanunnamesi,Haz.Mithat Sertoğlu, İstanbul, 1992,
s. 1 1). “(kovan) durduğu yere tabi’dir. Kimin yerinde bal eylerse, öşür anundur” {Akgündüz,
s.58). Göynük’de de uygulanan 892/1487 tarihli Hüdavendigar Livası kanunnamesine göre;
“Ra’iyyetden öşr-i asel, bu sancakda samb-i ra’iyyet üzerine kayd olunmuştur. Amma öşr-i
aselden bedel her bir kovandan bi-haseb’il-hasıl ba’zı vilayetde iki akçe alınur imiş şimdi gine
el mı1ceb üzre kayd olunmuştur” {Akgündüz, s. 1 83).
(71) T.D. Nr.23.
52
Tablo-III-
1486 1530 1573
ı. Bac-ı hazar (ve niyabet-i il)
ve resm-i kassab(72) 2950 1600 635
2. Hassa-ı bağ, 3 aded 100 100 100
3. ‘An tarla (73), 5 mud (74) hınta (buğday) ? 140 140
4. Ding (75) ve bir hassa tarlanın Defter-i Çakır’a ? 245 245
yazıldığı; ancak Kirmasti defterine yazılmadığı
Köhne defterde kayıtlıdır. Hınta 6 mud
5. Kiremidlik 30 30 30
6. Resm-i zemin (76), 4 kıta 40 40 40
7. Mukata’a-i resm-i ganem (77) ve resm-i’ 1600 400 200
arusane (78)
8. Resm-i keyl (79) 700 500 200
9. Meyhane 1000 1000
10.Gerdek değeri (80) ve kınalık rüsumu 200 200
11.Aslıhan Beğ bin Halil, nefs-i Göynük’de bir 20 20 20
kervansaray bina etmiş ve 20 akçe mukata’aya
vermiş Resm-i kervansaray-ı Aslıhan Beğ
12.İhtisab-ı Göynük 500 800
13. Asiyab-ı Mustafa bin Ali, hacır (kira) Resm-i 90
Asiyab (81)
14.Yaylak-ı Kara-bınar(82) fisene 300
Toplam (83) 7990 T.)l_ ..i 2000
(72) “Boğazlanan dört koyuna bir akçe olmak üzere Hüdavendigar hükmü var diyü kayd
olunmuş der-Defter-i Köhne” (T.D. Nr.23).
(73) ‘An tarla; tarla gelir miktannın tamamının değil, belirli bir hissesinin tasarruf edildiğini
belirtmek amacıyla kullanılmıştır (Bkz. İlhan Şahin, “Tırnar Sistemi hakkında bir risale”,
iü.E.F.T.D., İ.H.Uzunçarşılı Hatıra Sayısı, 32 (İstanbul 1979), s.931; İnalcık, Suret-i
Arnavid, s.XXIV v.d.
(74) Müd:Osmanlı Devletinde eskiden herbiri dörder şinikden meydana gelen 20 kileye müd
deniyordu. Müd, bölgelere göre farklılık gösteriyordu. Bursa, İstanbul ve Edirne müdleri aynı
değildi. Bir görüşe göre normal bir insannın iki avuç dolusu meblağ olarak açıklanmaktadır
(Bkz. Akgündüz, s.56).
(75) Ding (Dinek): Çeltiği kabuğundan ayıran değirmen.
53
(76) Resm-i zemin: Dönüm vergisi olup reayanın ekip biçtiği toprağın her bir dönümü için
alınan vergidir. Toprağın verimine göre 2,3 veya 5 dönümden 1 akçe olarak alınırdı (Sofyalı
Ali Çavuş Kanunnamesi, s. I 1).
(77) Resm-i ganem: Koyun vergisidir. XVI.yy’da iki koyun veya keçiden bir akçe alınırdı
(Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1954, C.III,
s.30; Akgündüz, s.55). Koyunlar kuzuladıklan sırada, otlayan kuzulada birlikte sayılırdı.
Vergi Nisanla Mayıs arasında alınırdı. Koyunların sahibi kimin raiyetinde ise vergiyi de o
alırdı (T.O.E.M. Süleyman Kanunnamesi, s.30)~ Çoşkun Üçok, Osmanlı Devleti Teşkilatında
Tırnarlar II, Ankara, 1944, Ayn basım,s.7.
(78) Resm-i ‘Arus (Gerdek Resmi): Evlenen kadıniann erkeklerinden alınan (Bad-ı hava
cinsinden) bir vergi çeşididir. Bu vergi evlenen kadının müslüman veya hıristiyan oluşuna; dul
veya kız oluşuna göre değişiklik gösteriyordu. Evlenen müslüman kadın, bakir ise 60, dul ise 30
akçe tımar, zeamet ve has sahipleri tarafından alınırdı (Pakalın, C.III, s.29; Sofyalı Ali Çavuş,
s.9 v.d.). A~Tıca bkz. Akgündüz, s.59 v.d.; Süleyman Kanunnamesi, T.O.E.M ilaveleri, s.38
v.d.
(79) “Gelene gidene harc olandan ma’adasın su başı tasarruf edermiş” (T.D. Nr.23).
(80) “Gerdek resmi bakire kızdan raiyyet sahibinindir, ana hükm oluna. Ve eğer süvarinin kızı
çıksa, gerdek değerin subaşı ala; subaşılık eli altında ise ve illa sancakbeği alur. Yörükde lamekan
olduğu sebepden atasına tabi’olmakda bakire ile seyyibe birdir”(Akgündüz,s.60)
(8 1) Değirmenlerden alınan vergi dir. Bir yıl aralıksız işleyen değirmenlerden 60, altı ay
işleyenlerden 30, üç ay işleyenlerden ise 15 akçe alınırdı (Pakalın, C.III, s.29). Bununla birlikte
para yerine hububat da alınabiliyordu. Bu vergiyi Sipahi alıyordu. Vakıf değirmenlerinin
vergisinin ise ancak yansını alabiliyordu (Süleyman Kanunnamesi, T.O.E.M.,s.31 v.d.).
Bolu Sancağında, “kanun-ı mukarrer üzerine yılda yürüyenden Bursa müdiliyle bir müd
buğday ve bir müd arpa alına. Ve altı ay yüriyenden anun msfı alına ve sel değirmenlerinden
yürüdüğüne göre alına” (Bkz.Akgündüz,s.56).
54
1486 ve 1530 tarihli tahrirlerde, bazı sİpahilerin reayaların resmi çiftini {84) ve resm-i
ganemini tasarruf ettikleri; bu yüzden sipahi tımarından bu vergilere dair defterde kayıt
bulunmadığı belirtilmektedir (85).
(82) Beğlik yerlerinden gayri yerdir,Değirmenözü ve Yuvalak özü taifesi buraya yayiağa
çıkmaktadır (Barkan-Meriçli,s.508)
(83) İlk iki yekunu ile defterdeki toplamı birbirini tutmamaktadır.
(84) Resm-i çift; arazi vergisidir. Buna çift akçası da denilirdi. Kanunen iki öküzle işlenebilecek
yer çift kabul ediliyordu. Ancak bölgelere göre değişiklik gösteriyordu. Her yerin defterinin
arkasındaki kanunnarnede resm-i çift ne miktar yazılmışsa o miktar alınırdı (Pakalın, C.ill,
s.30). Göynük’de de uygulanan 1487 tarihli Hüdavendigar Livası kanunnamesine göre;”Resm-i
çift, tamam çiftlik üzre çift kaydolunan ra’iyyetden otuzüç akçedir” (Akgündüz, s. 180; Üçok,

Kaynak : 16 YY Osmanlı Tahrir Defterleri Sema TOPRAKEŞENLER

Please follow and like us:
error20
fb-share-icon0
Tweet 20
fb-share-icon20
Genelde 917 , Bugün 1 defa okunmuştur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.